Lilypie Kids Birthday tickers

29 Şubat 2008 Cuma

İLKADIM ÇÖREĞİ

Burak İçin Adım Çöreği
Bildiğiniz poğaça.
Belki bazı yörelere özel ilkadım çörekleri vardır ama bizim bildiğimiz böyle oluyor.
İçine altın konuluyormuş ama biz kendi mali durumumuza göre para koyduk.Altınımız olsa çöreğin içine koymayız kesin:)
Ayrıca bebeğin ayakları bağlanıp çekiliyormuş mu neymiş ama hiiç bilmiyorum. Sözde bu bebeğin düşmesini mi ne engelliyomuş.Muş muş ta muş muş..
Biz böyle bişey de yapmadık tabi. Çörekleri yaptık bir güzel yedik,ayak mayak bağlamadık.. Bence çok manasız hiiç gerek yok.


İlkadım çöreğinin içine konan para Hilal Teyzemize çıkmış.
Hilal Teyzemizin hediyesi. Çok beğendik.
Henüz Burak giyemiyor ama büyüyüp giyimeye sabırsızlanıyoruz.Tekrar teşekkür ediyoruz Hilal Teyzemize..
Burakçım 11 Ocak 2008'de ilk adımlarını atmaya başladı. Tabi bu bir iki adımda sınırlı kalıyordu. Derken çalışmalar hızlandı vee Yavru Kuşum yürümeye başladı. Can parçası...



Şubat tatiline girerken tam olarak yürümeye başladı. Çok güzel birşey.
Yavrucuğumun bu kadar büyüdüğüne inanamıyorum. Sanki daha dün hamileydim, doğumunu bekliyordum. Şimdi yürüyor ve ben oğlumun yaptıklarına inanamayacak kadar şaşkınım. Hayat çok hızlı ilerliyor.

Yaptıkları, başardıkları sanki dünyanın en büyük başarılarıymışçasına gurur duyuyorum. Herkese anlatmak istiyorum; oğlum var ya oğlum... Benim oğlum... Yavru Kuşum... Can parçam...
İşte bunu yapabiliyor, yürüyebiliyor.
Yürüyebiliyor......
Şükürler olsun Rabbime ki bana bu kadar güzel duyguları yaşatıyor. Anne olamasaydım bunca güzelliğin varlığından bihaber yaşayıp gidecektim. Çok şükür çok büyük bir nimete sahibim. Rabbim herkese bu mutlulukları nasibetsin inşallah..
İnşallah daha nice güzelliklerini sağlıkla, huzurla yaşamak ve sizlerle paylaşmak isterim.

SEVGİYLE...

26 Şubat 2008 Salı

MELEK ANNELERE

Doğacak bebek doğumdan bir gün önce Allah ile görüşür :
_ Allahım dünyaya gideceğim ve orada ne yapacağımı bilmiyorum.
_ Ben senin için bir melek yarattım ve o seninle ilgilenecek.
_ Allahım onların dilini bilmiyorum.
_ Onlarla nasıl anlaşacağım, nasıl iletişim kuracağım?
_ Senin için yarattığım melek, sana onların dilini öğretecektir.
_ Allahım duyduğum kadarıyla dünyada çok kötülükler varmış. Onlarla nasıl başa çıkacağımı bilemiyorum.
_ Senin için yarattığım melek, seni canı pahasına kötülüklerden koruyacaktır. Merak etme.
_ Allahım sana tekrar nasıl döneceğim?
_ Senin için yarattığım melek, bana nasıl döneceğini sana anlatacaktır.
Derken melekler gelir ve dünyaya gitme zamanının geldiğini söylerler ve çocuğu Allahın huzurundan götürürlerken bebek tekrar sorar ;
_ Allahım benim için yarattığın meleğin adı ne? *
_ Adının önemi yok ama, sen ona ; ANNE diyeceksin..

.... bu yazıyı ilk okuduğumda anne değildim. Çok beğenmiştim. Anne olduktan sonra tekrar okuma fırsatı buldum. Paylaşmak istedim. Zaten okumuştur çoğu kimse ama benden de bir tekrar olsun.

SEVGİYLE...

24 Şubat 2008 Pazar

MAÇKAA PARKINA GİTTİK

Maçka değil Maçkaa Parkı.
Avrupa Yakasının Makbulesinden esinlenerek:)
Güzel bir yer biz çok beğeniyoruz. Burakın kırkını uçururken de gelmiştik. O zaman Burak üşümesin diye fazla kalamamıştık. Bugün daha çok kaldık ve daha çok gezdik.
Biraz bakımsız bulduk. Kıştan sonra bahara iyi bir bakımla hazırlanmalı. Şişli belediyesi çalışkandır eminim en kısa zamanda el atarlar. Park daha da güzelleşir.

Park önceleri Taksim meydanından Maçka'ya kadar uzanıyormuş. O zamanlar park değil bir gezi yoluymuş. Şimdiki İstanbul'a göre biz çok büyük bulduk. Meğerse park kırpıla kırpıla gezi yolundan parka dönüşmüş. Küçülmüş küçülmüş. Kimbilir ilerleyen yıllar ne gösterir ne hale gelir buralar. Belkide hiç bir iz kalmaz tamamen betonarme olur, ev olur, işhanı olur, olur ha olur...


Yeşil çimlerin üzerinde gezindik,oturduk, yuvarlandık.. Negatif enerji kalmadı tamamen pozitif olduk. + + + + + + +:) :)












Baştan Burak salıncakta biraz korktu ama sonraları yavaş yavaş salladıkça alıştı. Aslında bu ilk değil ama yine de tedirgin oldu. Sonra rahatlayınca gülücükler saçmaya başladı etrafına Yavru Kuşum benim.










Burak Nasrettin.. Arabasına ters oturdu dönüş yolunda. Biz de sesimizi çıkarmadık. Gerçi ilk oturduğunda düşer mi diye biraz endişe ettim ama acıkta özgür olsun istiyorum. Kendimi tuttum ve sağ sağlim gitti.
Bazen kendimi tutmak oldukça zor oluyor ama başarınca Burak 'ın özgüveni için kendimle gurur duyuyorum. Zor oluyor, hemen birşey olucak gibi geliyor. Herşeyi kontrol altında tutmalıyım, Burak'ı korumalıyım diyorum, ancak biliyorum ki doğrusu bu değil.








23 Şubat 2008 Cumartesi

Gökten Zembille İnerken









Yavru kuşumu oturmaya başladığı zamanlarda(5.aydan sonra) sepetin içine oturtuyordum. Nereye koysan orda kalıyordu. Yatırıyorsun yatıyo, en fazla sağa sola dönüyo..
Şimdi nerde sepete koyacaksın Burak'ı? Mümkün mü?

Canım yavrum ne çabuk büyüyorsun sen annem. Zaman dursun istiyorum bazen. Yavrumun her anını doya doya yaşayayım. Tam kanamadan bir sonraki aşamaya geçiyoruz. Aslında ne tezat değil mi? Hem büyüsün istiyorum hem büyümesin. Beyazın pisikopatı gibi: Büyümeni istiyorum ama hep bebek kalmanı da istiyorum. Anlıyosun di mi?:) :)

Canımsın, yavvrumsun, canımın içisin, mis kokulumsun, herşeyimsin, bebeğimsin, doymadığım doyamadığımsın....

Yine Yaz Gelecek





Geçtiğimiz yazdan Burakımın fotosu. 4,5 aylık.
Halının üstünde sörf yapıyor sanki.
Yine yaz gelecek. Nerdeyse eyvaah diyesim geliyor.
Eskiden sıcağı, yazı, tatili severdik.
Şimdi bir endişe kaplıyor beni.
Yine çok sıcak olursa yandık.
Acaba bizi ve bizden sonraki nesilleri neler bekliyor?
Rabbim bizi felaketlerin her türlüsünden korusun.

20 Şubat 2008 Çarşamba

EN SEVGİLİYE, SEVDİĞİME İTHAFEN....



......
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen
Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım
Salome'nin Belkıs'ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Yıllar geçti sapan olumsuz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgan'daKandilli'nin kurşuni şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Sendan ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili

SEZAİ KARAKOÇ

"Ben bu şiiri yeni yeni okuyorum. Bu tamamı değil. Ne desem nasıl söylesem ki.. Çok güzel, mükemmel, harika. Öyle güzel ki. Özellikle en son bölümüne hayranım. Her cümlesine... YOKTAN DA VARDAN DA ÖTEDE BİR VAR VARDIR. Tekrar tekrar okuyorum, sanki doyuyorum.


Sevgiyle...."

18 Şubat 2008 Pazartesi

Çiçeğim Ölmesin



Çiçekleri çok seviyorum. Yetiştirmek, büyütmek, büyüdüğünü görmek beni çok mutlu ediyor. Bu çiçeği de Koçtaş'tan aldık. Eşim her nekadar "almayalım, bunlar hormonlu. Eve gidince ölcek" dese de, dayanamayıp aldık.

Saksısını değiştirdim, büyüğe geçirdim. Güneş te alıyor ama yaprakları sarardı soldu. Üzülüyorum. Onu nasıl hayata döndürebilirim? Bir bilene ihtiyacım var. Başka çiçeklerim de var ama bunun huyunu suyunu bilemiyorum. Nelerden hoşlanır, ne yer ne içer, nasıl yaşar? Bilen varsa yardım istiyorum....

17 Şubat 2008 Pazar

BEKLENEN KAR


Yağdı yağacak, yok yağmaz derken beklenen kar geldi. Gerçekten çok özlemişiz. Eskiden soğuğu sevmez, çok önemli işlerimiz olunca; yağmasa bugün diye düşündüğümüz bile olurdu.
Şimdi ne kadar sıkıntılı da olsak,ıslansak ta bireysel düşünmeden, bencillik etmeden yağsın, olsun olsun yine de yağsın diyoruz.
Sıcacık evimizde olmak ta çok güzel. Kar yağışını böyle pencereden izlemek.(Allah kimseyi evsiz barksız bırakmasın.)
Çocukluğumu hatırladım; evlerin çatılarına kadar kar yağardı. Sobalar çıtır çıtır yanardı. Ninemden çetik örmeyi öğrendiğim karlı kış geceleri.
Elektriklerin kesilmesiyle yapılan en derin sohbetler. (TV olmayınca da ne güzel oluyormuş diye düşünüyordum)
Ellerimizle duvarda yaptığımız gölge oyunları...
Ne güzel günlerdi.
Ayrıca yarın tatil okul yok. E ne yalan söyliyeyim sevindim. Heyoo yavru kuşumla beraber bir gün daha.
Başlarken uzun gelen ama çabucak geçen bir gün olmaz inşallah. bereketli bir şekilde geçer inşallah.

16 Şubat 2008 Cumartesi

Kapısı Da Süslü Olsun



Yavrumun herşeyi güzel olsun istiyorum.

Odasının kapısına süs yaptım. Çok istediğim beğendiğim birşeydi. Erken doğum sebebiyle eksik kalanlardan biriydi. Hastane odamızın kapısına asmak istiyordum ama kısmet evdeki odasına asmakmış.... Bendeniz ellerimle yaptım. E tabi elişlerindeki yeteneğimi yine konuşturdum. Süper bişey oldu bence.

Malzemeler Koçtaştan ve Bursa Pazarından.


  • Boruların etrafına izolasyon için kullanılan süngerimsi kaplama malzemesi. (Tam yuvarlak olsun diye içini köpükle doldurdum.)

  • ince beyaz tül

  • mavi dar kurdele, beyaz tül kurdele
  • Gümüş renkli boncuk

  • Mavi gül

  • beyaz tüyler
  • vee tabi ki silikon tabancası

14 Şubat 2008 Perşembe

BİR CEVAHİR GEZMESİ













Cevahir Alışveriş Merkezini yavru kuşumla bol bol ziyaret ediyoruz. Sabah evden çıkarken Nişantaşı Citys i gezme niyeti ile evden çıkmıştık. Öyle de yaptık gittik City's Nişantaşı'na. Ama pek açmadı doğrusu. Neden mi?
Sanki insanların hepsi duygularını evde bırakıp gelmişler. Yüzlerinde bir donukluk, bir tuhaflık var. Hiç tepki vermiyorlar, öylece bakıyorlar boş boş.. Üst başları çok güzel, kaliteli, pırıl pırıl ama insanların kokusu sinmemiş elbiselerine, ne bir iplik, ne bir tüylenme... ne bileyim öyle bir soğukluk var işte.

Yürürken kazara birine çarparım da buz parçaları etrafa dağılır diye korktum.

Ayyy.....

Biz yine normal yurdum insanının gezdiği dolaştığı yeri, herzamanki mekanımızı tercih ettik: Cevahir'i.

Burak'a üst baş bakarken bebek mağazalarının yanında arkalarda bir yerlerde güzel birşeyler bulduk. Plastik bir ev. Hansel ve Gratel gibi hemen yemeye başladık:) :)

Bebeğim henüz çok bişey anlamasa da renkler ve evin etrafındaki ağbiler ve ablalar ilgisini çekti.
Hele o ata bayıldık. Öyle sanıyorum alışveriş merkezinde buna benzer şeylerin geliştirilmesi gerek. Biraz daha büyük çocuklar için eğlenilecek çok şey var da bebecikler, daha ilk adımını atanlar için şöyle zemini yumuşacık, küçükte olsa bir oyun sahası lsa çok daha iyi olur. O kocaman Cevahir'e lazım yani.. Neyse belki vardır diğer kenar köşelerde başka bir haftasonu da orayı keşfederiz.

Güzeller Güzeli Kar Yağışını İzlerken




Kar yağışını izlemeyi sevmeyen var mıdır bilmiyorum. İnsan saflığın güzelliğini yaşar. Sanki kar taneleri yavaş yavaş düşerken dünyanın dönüşü yavaşlar. Her kar tanesinde ayrı bir güzellik vardır. Her biri kendine özgü. Sanki herbirininin ayrı bir hikayesi, ayrı bir amacı varmışçasına dans ederek inerler yeryüzüne.

Kimbilir nereye düşecek kar taneleri?
Yeni doğmuş bir bebeğin gül yüzüne mi, uçan bir kuşun kanadına mı, yaşlı bir ninenin kırışık alnına mı, bir zambakın yaprağına mı, yanan bir ateşe mi, bir tabuta mı, bir öğrencinin çantasına mı.... kimbilir nereye?

Biz de yavru kuşumla kar yağışını izledik beraber.

Oğlum kar tanelerini izledi ben de KAR TANEMİ....

Burak'ın Dişbudağı

YAVRU KUŞA BABA KUŞTAN DİŞBUDAK HEDİYESİ








Ayrıca bebeğin ilk dişini gören bebeğe hediye alıyor. Anne olarak her ne kadar farkında olsamda bu şerefi babasına verdik.

Burak'ın babası bir iş dönüşü gecesi, yine yorgun argın iken yavru kuşunun damaklarına dokununca bir diş görüverir.

Yavru kuşun annesi mutluluğunu sevinçle yavrusuna sarılarak kutlar. Yavrum, kuzum, kuzucuğum diş çıkarman kadar kolay olsun herşeyin, en zorlar kolaya dönsün, olmazlar olur olsun, dünya sana hizmet etsin sen de Rabbine....




Bu geleneği ilk kez komşumuz Sevgi ablayla Ragıp Ağbiden duymuştum. Oğulları Onur için yaptıklarını anlatmışlardı.

Bekar bir genç kızın ilgisini ne kadar çekerki dişbudak? Yine de oldukça iyi dinlemişim aklımda birşeyler kalmış.

Günler yıllar ne kadar çabuk geçiyor. Evlendim, anne oldum da bebeğime dişbudak yaptım.

Hey gidi günler heyy...

Neyse dişbudakta yapılanlar şöyle imiş: evde bebeğin ve evin bereketi için baklagillerden bir karışım kaynatılırmış. ve aynı zamanda bebeğin seçeceği mesleği tahmin etme açısından yere serilen beyaz bir örtü üzerine makas, kalem, kitap ... vb. mesleki aletler konularak bebek serbestçe seçim yapmak üzere bezin üzerine bırakılırmış.

Aklımda kalanlarla internet bilgilerini birleştirerek bir dişbudak gerçekleştirdik.

Yavru kuşum önce makası ve diğerlerini itinayla inceledikten sonra kalemde karar kıldı.

Rabbim yavruma helal lokma yiyeceği bir iş nasib etsin, bol kazancı olsun, kazancını hayırlı yerlerde, sağlıkla mutlulukla ve sevdikleriyle beraber harcasın inşallah. Canım yavrum, dünya güzelim, mis kokulum benim........

3 Şubat 2008 Pazar

ARAŞTIRMACI KAŞİF











Herşeyi en ince ayrıntısına kadar, anlayıp algılayana kadar inceliyor bebeğim. Üstelik parmaklarının ucuyla, sanki küçük kas gelişimini tamamlamışçasına......






İnsana yavrusu çok farklı, çok kıymetli gelir tabi, herkesin göremediği ama sadece anne babanın görebildiği güzellikler, ayrıcalıklar, özellikler vardır evlatlarda. Tüm bunlara rağmen yine de bir öğretmen olarak yavrumu olabildiğince objektif olarak gözlemlediğimde çok zeki ve öğrenmeye istekli olduğunu görüyorum. İncelemelerim devam ediyor...

Burak Ayakta Durabiliyor


Ayağa kalkmaya çalışırken yavru kuşum çok kazalar atlatıyordu. Ama ne hırs ne azim... Hiç vazgeçmek bilmiyor. Kalkmak için elinden geleni yapıyor vee sonunda zafer..
Hayat ısrar edenleri sever, başarıların çoğu ısrar daha doğrusu istikrarın sonucudur.
Her konuda öyle değil mi; sürekli ve düzenli olan şeyler gerçek olan şeylerdir.
"SABIRLA ZAMANIN YAPTIĞINI NE BİR KUVVET YAPABİLİR NE DE ŞİDDET."