... İşin ilginç tarafı okulun yakınlarında yeşillikten başka birşey göremiyor oluşumdu.
Acaba çocukların evleri neredeydi?
Uzaktan mı geliyorlardı?
Belki de taşımalı eğitim yapılıyordu.
Ben neden bunları öğrenmemiştimki.
Buraya gelmeden önce bilmem gerekirdi tüm bunları.
Şimdi de sormaya korkuyordum. Bu kadar güzel şeylerden sonra kötü şeyler duymamak için yine vazgeçtim tüm bu merak ettiklerimi sormaktan.
Okul konusuda zaten şansım hep yaver gitmiştir, hep dört ayağımın üstüne düşerim. (maşallah)
Ama daha önce bu kadar da şanslı olmamıştım hiç.
Bir ara denize doğru baktım. O kadar temiz o kadar duruydu ki su, dibini görebiliyordum.
Berrak suya baktıkça içim açılıyordu. Türkiyede değilde başka bir ülkede miydim yoksa ben? Yurtdışına mı çıktı tayinim nooldu?
Okulun adını da göremiyordum hala. Kapının üstüne başımı kaldırdım.
BAHÇESİNDE GÖKKUŞAĞI OLAN OKUL yazıyordu.
Haydaaaa!
Kumların üzerine baktım, tam da dalgaların vurduğu yerde rengarenk bir gökkuşağı vardı.
Allahım gerçekten çok çok çok güzeldi. Hiç bu kadar tatlı renkleri bir arada görmemiştim. Tam da hayalimdeki cennet.
Hatta bu kadarını hayal bile edemezdim. Ayaklarım yemyeşil yumuşacık çimlerin üzerinden kumlara sonra sıcacık sulara ve rengarenk gökkuşağına değiyordu.
Ruhumdaki huzur ile UYANDIM gördüğüm rüyadan.
NOT: Asıl güzellik görsellikte değil kalpte olmalı, okul, bina, kumlar ve hatta gökkuşağı bile bahane, kalbimizdeki renkler olmadıkça hiiiçbirinin anlamı yok. Tabi bu kadar gerçeği yaşayarak anlamış bulunuyorum bendeniz.
Mezun olduğum günlerde tayin beklerken gördüğüm bir rüyamdı çok etkilendiğim, hala zihnimde kalan.
Kalplerinize gökkuşağı gibi doğan rengarenk sevgiler diliyorum.

17 Mart 2009 Salı
BAHÇESİNDE GÖKKUŞAĞI OLAN OKUL
16 Mart 2009 Pazartesi
BAHÇESİNDE GÖKKUŞAĞI OLAN OKUL
.....
İlk tayin yerimin bu kadar da güzel olabileceğini hiç beklemiyordum doğrusu.
Hani o bahsedilen mahrumiyet bölgesindeki okullar, köyler, Tükçe bilmeyen çocuklar, çatısı akan, lojmanı olmayan, yolu suyu olmayan yerler...
Hiçbiri gibi değildi.
Ben mi çok şanslıydım yoksa anlatılanlar gerçek değil miydi?
Gözlerime inanamıyordum.
Yemyeşil bir yerdeydi okulum.
Üstelikte deniz kıyısında. Deniz kıyısı demek az kalır dalgalar okulun bahçesine vuruyordu. Burda ders yapmak ne ilginç tatil yapmak gibi. Okulun bahçesi plaj gibi; deniz, kum ve güneş.
Gözlerimi kaldırıp yukarı bakamıyordum bahçeye vuran dalgaları izlemekten. Güçlükle başımı kaldırdığımdaysa yeşilin her tonunu gördüm. Okulun çatısının üstünden bile ağaçların dalları sarkıyordu.
İçim huzur doldu. Herşeyi unuttum birden.
Öğencilerimi bile düşünemiyordum. Halbuki çevrenin en olumsuz haline bile kendimi hazırladığımı sanarak gelmiştim. Meğer o kadar da hazır değilmişim. Bu kadar etkilendiğime göre.
Gerçi bu cennet bahçesinden etkilenmemek çok zordu, hangi insan evladı bu muhteşem manzaradan etkilenmezdi ki.
Kısa bir süre sonra etrafımızda çocuklar toplanmaya başladı. Heyecanım git gide artıyordu. Beni beklediklerini anlatan sözler söylüyorlardı.
Bense herşeyi unutmuş şaşkınlıkla burda nasıl ders yaptıklarını soruyordum.
Onlar çok olağan bir şeymiş gibi alışkanlıkla cevap veriyorladı.
Ayaklarıma değen su beni daha da ferahlatmıştı.
Sanki bu muhteşem manzaraya bu güzelliğe birşey olacak kötü bir haber alacağım diye kimseye birşey sormadan sadece izlemek istiyordum.
ARKASI YARIN...
1 Mart 2009 Pazar
Yavru Kuşun büyüdüğünü nasıl anlarım?
Sevgili ve de çok değerli arkadaşımız GÜL hanımdan bize gelen bir mim var.
Cevaben;
Öncelikle Burakımın varlığını çok sevip değer verdiğim bir Hocamızın "Sende bir değişiklik var, güzellik var" sözüyle hissetmiş idim. (Etraftan daha başkaları da bendeki güzelliği farkederek aynı yorumu yapmaya başlamışlar meğer. Yavrum annesine güzellik katarak geldi)
Buna mukabil gelen bir çift çizgi hayatımın varlığından, kahramanımdan, Yavru Kuşumdan, can parçamdan haberdar olmamı sağlamıştı.
Yüz ifademi hiç unutamıyorum; içinde tüm duyguları barındıran ilginç ötesi bir ifadeydi.
Veeee Burakım dünyamızda.
- Yumuk ellerin elimi sımsıkı kavradığı günlerin bitip, "Annem kalk diyerek" elimden bilinçli olarak tutuşundan,
"Annniiii" sözünün yerini alan "Annemm" sözünden,- Kaşıklarla biberonlarla yudum yudum süt içen gül dudakların artık bardaktan lıkır lıkır su,süt içebilmesinden,
- Yatağında yatıp sadece sağa sola dönebiliyorken şimdi o minicik ayaklarıyla yürüyebilmesinden, hızlı hızlı koşabilmesinden,
- Kurduğu anlamlı cümlelerinden ve tatlı sözlerinden,
- Dişsiz o pembecik dudakların arkasından şimdi beliren bembeyaz inci dişlerinden,
- Kısacık incecik yumuşacık ipek saçların yerine uzun daha sık pamuş şekillendirilmiş saçların almasından,
- Önceleri sadece ışığa doğru yönelip tepki verirken şimdi ufacık ayrıntıları bile kaçırmayan, herşeyi farkedip tepkiler vermesinden,
- Gördüğü kendinden küçüklere ;kendi çok büyükmüşçesine, en şirin sesiyle "Bebeeek" demesinden,
- Dışarı çıkılacağını anladığında çekmecelerden çıkardığı elbiseleri dış kapının önüne koymasından,
- Ayakkabılarını iki parmağının arasına sıkıştırıp taşıyabilmesinden,
- Başka bir tarafa bakarken kendisine bakıldığını anlayıp alttan alttan bir bakış atmasından(gerçi bunu doğuştan yapabiliyor ya neyse:) :) )
- O tombul parmaklarıyla sayıları sayabilmesinden,
- Telefonla sürekli teyzesini arayıp annesinden habersizce sohbetler etmesinden,
- Yatma zamanı geldiğini anladığında TV nin düğmesine basıp, ışıkları gösterip "kapa kapa" demesinden,
- Duyduğu müziklerin ritmine göre dans edip, mırıldanmasından,
- Çoraplarını çıkardığı zamanlarda ayaklarını gösterip "Buz omuşşş" demesinden,(biraz daha büyüdüğünde anne sen giyniyorsun ama demesinden endişe ediyorum doğrusu.Malum ben de pek çoraplı duramam)
- Severek yediği yemekler için eliyle işaret edip başını iki yana sallayarak "nefiş nefiş" demesinden,
Yavrumun günden güne hızla büyüdüğünü anlıyorum.
Rabbim en güzel günlerini görmeyi nasibetsin.
22 Şubat 2009 Pazar
ARKADAŞIM SPIDER MAN
Fotolarımız yine müdavimi olduğumuz Cevahir Alışveriş merkezine ait.
Hiç dışarı çıkmamayı planladığımız, yine de dayanamayıp bir hava alalım dediğimizde kendimizi bulduğumuz ilk yer Cevahir oluyor.
Yavru Kuşun doğum günü kutlamaları için hepinize çok teşekkür ediyoruz. Yavru Kuşum neler yapıyor nasıl derseniz; akıl almaz bir hızla ve tatlılıkla büyüyor. Son günlerimizin gözde oyuncağı arabalar ve oyunları da arabalar üzerine kurulu.
Iın ıııııııııığğğn diyen tatlı dilleri yememek çok zor oluyor, zor tutuyorum kendimi.

Bazen kendimi oğlumla beraber bir arabada Yavru kuş şoför mahallinde bende yanında ana kraliçe otururken hayallerin içinde bile buluyorum. İnşallah o günleri görmek te nasibolur.
Gönderen YAVRU KUŞUN ANNESİ ANNEKUŞ(*YASEMİN*) zaman: 05:15 8 yorum
Etiketler: arkadaşlar, dostluk, GEZMELER
11 Şubat 2009 Çarşamba
İYİKİ DOĞDUN YAVRU KUŞ






Nice güzel seneler birlikte sağlıkla huzurla geçsin...
Gönderen YAVRU KUŞUN ANNESİ ANNEKUŞ(*YASEMİN*) zaman: 08:17 24 yorum
Etiketler: doğum günü, yavru kuş
6 Şubat 2009 Cuma
ÖPÜCÜĞÜN EN GÜZELİ
En nefret ettiğim kelime?
Nefretle söylenen sözler.
Yeni yerler görmek,yeni hayatların içine girmek, yeni insanlar tanımak.
Uzun zaman emek verdiğim şeylerin beklediğim gibi sonuçlanmaması.
Yavrumun sesi.
Hakim olmak istemem.
Kalbinde sıkıntısı olan herkese huzur vermek,
Hiçkimse.
İstanbul iyi de, köy hayatını da seviyorum ben. Kararsızım bu konuda.
Öfkelendiğimde bazen kontrolü kaybedebiliyorum.
?.....
Babam ve oğlum.
Tüküreyim senin .....
Aceleci(Burak uyanmadan bitirmeliyim.)
İsdediğin gibi ol, rahat ol, mutlu ol, herkesi (enazından çoğunu) sev.
Yavrumun varlığı, sağlıklı,huzurlu,imanlı büyümesi ve onun hayat boyu yanında olmak.
Yavrumun mutsuz olması, ondan ayrı kalmak...
?...
Diğer mim:
Yakınımdaki bir kitap=> Öğretmenin Günlüğü (Yaşanmış Eğitim Öyküleri)
161.Sayfasındaki 5.cümle=> Gelecekte ne olacağımızı bilmiyorduk, liseyi bitirmek üzereydik fakat idealimiz ve hayalimiz yoktu veya hala belirginleşmemişti.
En yakın zamanda yeni haberlerle görüşmek üzere sevgiler.