- Gül dalının altına istekdiklerimizin resmini çizmekmiş adet hıdrellezde.
Benim öyle isteklerim var ki resmini profesyonel ressamlar bile çizebilemez:))
E naaaptım hazırladım listeyi yazılı olarak :)))
Astım gül dalına. Ama ne liste... Sanki sipariş veriyorum. Ama keseye para koymayı unutmuşum, tühhhh:(((
Geçen senekini okudum, aman Ya Rabbi % 90 ı gerçek olmuş. Dün akşam yine astım bir tane bakalım NASİP ALLAH'tan .
...
5 Mayıs akşamını 6 Amayıs akşamına bağlayan gece Hıdırellez kutlanır.İnanışa göre, Hızır Peygamber’in uğradığı yerlere ve dokunduğu şeylere bereket getirdiği kabul edilen “Hıdrellez” her yörede farklı şekillerde kutlanır.
Yüzlerce yıldır kutlanan Hıdrellez’de bereket ve bolluk getirmesi için kapı, pencere, yiyecek kapları ve para keselerinin ağızları açık bırakılır.
İçinde para bulunan kaseler gül dalına asılır veya dibine bırakılır. Bu paralar ertesi gün alınarak saklanır ve yıl boyunca harcanmaz.
Ev, araba isteyen kimseler, Hıdrellez gecesi gül ağacının altına istediklerinin küçük bir modelini yaparlarsa Hızır’ın kendilerine yardım edeceğine inanırlar. Ve aynı zamanda dileklerini kırmızı kurdaleye bağlayıp gül ağacına asarlar. Bir yıl boyunca dileklerinin yerine gelmesini beklerler.
Hıdırellez törenlerinde yapılan etkinliklerden biri de kötülüklerden temizlenmek amacıyla ateşin üzerinden atlamaktır.
Merzifon ve yöresinde Hıdırellez ile ilgili geleneksel kutlamalar sırasında şunlar yapılır:
Hıdırellez’in her yıl 5 Mayıs günü ikindiden sonra başladığına inanılır.
5 Mayıs günü ikindiden sonra, genellikle kadınlar, Kümbet Hatun Türbesi’ni ziyarete giderler.Türlü dileklerde bulunup,mumlar yakıp,dua ederler. Dileklerini, türbe çevresindeki küçük taşlarla ya da önceden hazırladıkları modelize şekilleri herhangi bir yere bırakarak yaparlar.
5 Mayıs günü akşamı, gül dallarına paralar asılır.(Eskiden kese içine para dikilip gül dibine gömülürmüş.) ya da açık cüzdan bırakılır. Böylelikle bolluk ve berekete ulaşmak, varlıklı kişiler olmak düşlenir. Asılan paralar ya da cüzdanlar 6 Mayıs sabah erkenden geri toplanır.
Evdeki her kişi için yedi fasulye ya da yedi nohut ekilir, gelebilecek kötülüklerin bunlara gelmesi dilenir.
5 Mayıs akşamı evlenme çağına gelmiş kızlara bulaşık yıkattırılmaz.
5 Mayıs günü (Nişanlılar arsında) oğlan evi, kız evine Hıdırellez Kurbanı, olarak süslenmiş bir koç gönderir. Bu kurban ertesi gün kesilerek birlikte yenir. Yemeğe çağırılanlar, çarşaf, havlu yemeni ve gönüllerinden kopan armağanlar getirirler. Getirilen armağanlar ipler üzerinde sergilenir.
KISMET İÇİN: Evlenmek isteyen kızlar gelin maketi yapar ve gül dalına asarlarsa evlenecekleri kişiyi düşlerinde göreceklerine inanılır. Aynı amaçla tuzlu yiyecekler yiyip su içmeden yatmak gelenektendir. Düşlerinde kendilerine altın tastan su verecek kişinin koca adayı olduğuna inanılır. Evlenmekte gecikmiş olanlar o gece başlarının üzerinde kilit açtırırlar.
ŞANS İÇİN: O yıl şansının açık olup olmadığını denemek için başvurulan uygulamar da vardır:
Anadolu’nun birçok yöresinde 5 Mayıs gecesi, kapının önüne süt dolu bir tas konulur, bu süt yoğurda dönüşürse evin bereketinin artacağına, evdekilerin şansının açılacağına inanılır. Yalnız, uğurun bozulmaması için kimsenin bu konuda birbirine soru sormaması gerekir. Aynı amaçla, boyları eşit iki yeşil soğandan birine beyaz diğerine siyah iplik bağlanır. Ertesi gün bakıldığında beyaz iplik bağlı olan daha çok büyümüşse o yılın uğurlu geçeceğine yok eğer siyah iplikli daha çok büyümüş ise yılın çileli geçeceğine inanılır.
6 Mayıs 2012 Pazar
HIDRELLEZ
1 Ocak 2012 Pazar
VANLI HASTA VE DOKTOR AMCANIN DİALOĞU
Komşunun kapısını çalıyorsun, kapıyı açıp 'Ne var' diyor.
Ne olacak canım sıkıldı çay içmeye geldim!
Çayı da her bardakta daha içer misin diye soruyor, insanın iyice canı sıkılıyor. Eşim biraz sinirlidir, geçende misafirlikte bir, iki sordular çay koyayım mı diye, en sonunda bir kızdı,
'Senin ne çayını içerim, ne başka şeyini' diye bağırdı kalktı"
"Neden kızdı?" diye sordum
"Çay koyayım mı diye sorulur mu? Ben içmeyecek olsam söylerim, yeter diyene kadar koyması lazım" dedi
"Peki, ilk bardağı koyarken soruluyor mu sizin orda?" diye sordum
"Yok, oturunca hemen çay gelir. Doydum yeter diyene kadar sürekli koyulur. Doyan da bardağını yan yatırır" dedi
Ne olacak canım sıkıldı çay içmeye geldim!
Çayı da her bardakta daha içer misin diye soruyor, insanın iyice canı sıkılıyor. Eşim biraz sinirlidir, geçende misafirlikte bir, iki sordular çay koyayım mı diye, en sonunda bir kızdı,
'Senin ne çayını içerim, ne başka şeyini' diye bağırdı kalktı"
"Neden kızdı?" diye sordum
"Çay koyayım mı diye sorulur mu? Ben içmeyecek olsam söylerim, yeter diyene kadar koyması lazım" dedi
"Peki, ilk bardağı koyarken soruluyor mu sizin orda?" diye sordum
"Yok, oturunca hemen çay gelir. Doydum yeter diyene kadar sürekli koyulur. Doyan da bardağını yan yatırır" dedi
28 Ekim 2011 Cuma
Çatı Katından Bayram Hediyesi
Çatı Katının hediye duyuruları da olmasa bloga uğrayamıycam :)))
İlgilenenler olursa => ÇATI KATI
12 Ekim 2011 Çarşamba
Mühim Duyuru
Çatı Katı'nın süper hediyelerinden istiyorum diyorsanız =>http://babyh23.blogspot.com/2011/10/eczanemizdecom-ve-cati-kati-blog.html
25 Eylül 2011 Pazar
YAMAN ÇELİŞKİ (?)
Her alanda beceri sahibi üstatlar olmayışımız yetişkin toplumunda doğal olarak kabul edilen bir gerçektir. Bununla birlikte, çocuklarımıza her şeyde başarılı olmaları için muazzam baskı uygularız. Onlardan her gün matematikte, okumada, yazmada, konuşmada, imlada, ezberde, anlamada, problem çözmede, sosyal becerilerde, atletizmde ve sözel talimatları takip etmede kusursuz olmalarını bekleriz. Çok az çocuk bu "işlerin" hepsinde ustalaşabilir. Ve yetişkinlerden hiçbiri bunu yapamaz. Öyle ya da böyle bütün zihinlerin güçlü ve zayıf yönleri vardır..." Mel Levine
....
Okuyunca dayanamadım paylaşma ihtiyacı hissettim hayatımızdaki bu yaman çelişkiyi .
Geçmişte Kalsın GEÇMİŞ OLSUN...
Sabah doğum günüm diye bir neşe bir neşe uyandım. Feysten mesajlara baktım mutlu oldum. Seminer döneminden sebep okula gittik YAVRU KUŞ ile beraberce.
Öğretmenler odasında otururken hizmetli kapıdan "Nazmiye hocam eşiniz sizi aramış ulaşamamış, okulu aramış" dedi. Nazmiye eşini aradı değil. Ben de Nacide olabilir diye, isim benzerliğinden ona diyorum telefonuna baksana diye... Birkaç dakika sonra kendi telefonum geldi aklıma bir baktım eşim beni aramış ulaşamamış.
....
Aradım "Annem rahatsızmış sana ulaşamamışlar" dedi.
Cızzz diye birşey oldu içimde. Annemi hastaneye kaldırmışlar... Eyvah ağrıdan sancıdan mahvolsa mık demeyen, doktora gitmemeyi adet edinen annem ambulansla hastaneye kaldırıldıysa oooooooooofffffffffff kimbilir ne durumdadır.
....
Bunlar birkaç saniyede aklımdan geçenler.
Sonra ablamla kardeşimle konuştum. Bel fıtığı olduğunu öğrenince biraz rahatladım.
Ama çok ağrısı çok sıkıntısı olduğunu söylediler.
...
O gün perşembe idi. Yani birgün daha okula gitmem gerek. Anlatsam insanlıkla izin vermeyecek bir idare ... En iyisi onlarla uğraşmaktansa haftasonunu bekleyip cuma gitmek.
...
Beklemekle geçmeyen saatler...
Sonra gidip gördüm. Biraz rahatladım.
...
Ama ağrılar hep devam ediyor. Bir türlü geçmiyor, hafiflemiyor.
Zaman geçmiyor. Ağrı keciciler, iğneler...
...
Anlattığım herkes sürecin uzun olduğunu söylüyor ama sürekli ağrı çekmekten perişan olan annem çok zor durumda...
Dün bir çıkıkçı kadın varmış ablamların orda onu çağırmaya karar vermişler. Kaç kere vazgeçildi ama tekrar çağırıldı.
Ve dün annemin ağrısı geçmiş. Ayağa bile kalkmış. Sesi bile değişmiş telefonda.
Ayyy nasıl sevindim. Nasıl anlatamam. İçimde bir kuş pır pır...
Allahım hasta olan herkese acil şifalar versin inşallah.
Doğru mu yaptık bilmiyorum ama biraz olsun iyileştiğini ağrısının azaldığını duymak beni çok rahatlattı.
Artık eskisi kadar karşı çıkmıyorum bu durumlara. Sanırım alternatif tıp ta gerekli :)))
24 Ağustos 2011 Çarşamba
Özlemişim, hem de çok...
Uzun zaman olmuş yine.
Bir facebook takıntılısı oldum çıktım, geçen zamanda. Ama orda bile sıkılabiliyormuş insan. Ben de sıkıldım biraz.
Blogumu özledim hem de çok.
...
Kocaman güzel bir tatil dönemi geçiriyoruz.
Tatil olması sebebiyle çok huzurlu ve rahat bir Ramazan ayı da geçiriyoruz, şükürler olsun.
Okul açılınca şu sakin, sessiz ve huzurlu günlerimi çok arayacağımdan sebep her anın tadına varmaya gayret ediyorum.
Güzel kitaplar okuyorum, uzun ve tatlı uykular uyuyorum. Yavaş yavaş demlene demlene yemekler pişiriyorum.
Çamaşırları sererken üçer beşer kere silkeliyorum. Astığım çamaşırı kurur kurumaz toplayabiliyorum.
Kızmadan, sinirlenmeden, acele etmeden yaşamak ne güzel. Ne tatlı birşeymiş.
Demek ki sorun biraz da hayatın hızlı akışındaymış. Böylesi aheste olunca çok daha duru görünebiliyormuş herşey...
...
Burak YAVRU KUŞUsu nasıl derseniz; çok iyi Allah'a şükür.
Sorular,anlamlandırmalar, yorumlar... Ahhh neler neler...
Öyle bir çenebaz ki, herkesi susturup öyle şaşırtıcı laflar ediyor ki, anlatılacak gibi değil.
Hareket deseniz son sürat devam. Allahım onun enerjisinin bir kısmı bende olsa yetecek.
Şaşırıp şaşırıp kalıyorum hallerine.
...
İki üç gündür bir yapboz aşığı oldu kendisi. Çok eğleniyor. Tamamlayıp tekrar bozuyor. Her tamamlamadan sonra bir başarı mutluluğu yaşatıyor kendine.
...
Oruçtan sebep pek fazla gezip tozamıyoruz tabi. Ananesine telefonda"Sen de hep evde misin, dışarı çıkmıyor musun? " diye soruyor :)
...
Bizde son durumlar böyle kısaca. Yakın zamanda uğramayı ve blog arkadaşlarımı bir bir ziyaret etmeyi düşünüyorum kısmetse. Şimdilik hoşçakalın.